XXVI AYLH | Turkish

26. Geleneksel Genc Hukuk Tarihcileri Konferansi

Genc Hukuk Tarihcileri Konferansi, hukuk tarihi alanında çalışan genç bilim adamları için genel bir buluşma noktası sağlama geleneğini sürdürüyor. Senelerdir aktif halde olan bu uluslararasi kurulus daha fazla araştırma yapmak için fikir alışverişini teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Kuruluş, yirmi altı yıl önce kurulduğundan bu yana, Avrupa ve dünyadan birçok genç alimler çekmeyi başardı. 2020 yılında sizleri İstanbul'da, Istanbul Universite’sinde ağırlamaktan onur duyuyoruz.

Sizleri İstanbul'da ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz!

İstanbul’un tarihi ana hatlarıyla beş büyük döneme ayrılabilir: Tarih öncesi dönem, Byzantion dönemi, Doğu Roma dönemi, Osmanlı dönemi ve Türkiye dönemi.

İstanbul, 4. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar yaklaşık on altı yüzyıl boyunca dünyanın en önemli ve en büyük metropolleri arasında bulunmuş bir şehirdir. Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının buluştuğu geniş bir bölgenin tartışmasız tek hakimi olmuş ve bu süreç içerisinde dünya tarihini önemli derecede etkilemeyi başarmıştır.

İstanbul bin altı yüz yıl boyunca, 330’dan 1922’ye kadar bulunan dönemde; Roma İmparatorluğu (330-395), Bizans İmparatorluğu (395-1204, 1261-1453), Latin İmparatorluğu (1204-1261) ve Osmanlı İmparatorluğu (1453-1922) olmak üzere 4 farklı imparatorluğa başkentlik yapmış bir şehir. Bu imparatorluklardan üçü var oldukları dönemde dünyanın iktidar sahibi ve en güçlü devletleri olarak tarihe geçmiştir. Hepsinin İstanbul’dan yönetildiği düşünüldüğünde şehrin tarihsel önemi ve değeri kolaylıkla anlaşılabilir.

1923'te Ankara’nın başkent olmasıyla birlikte köklü başkentlik özelliğini kaybeden İstanbul, 4. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar on dört yüzyıl boyunca koruduğu her alanda etkin bir ‘dünya şehri’ olma özelliğini Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluşundan sonra cumhuriyet tarihi ile birlikte tekrar eski özelliğini kazanmaya başlamış, günümüzde Avrupa ve Orta Doğu’nun en önemli merkezleri arasında kendine yer bulmuştur.

Uzun zaman dilimleri boyunca her alanda merkez olmayı ve iktidarda kalmayı başaran dünyadaki ender yerleşim yerlerinden biri olan İstanbul geçmişten günümüze bir dünya başkentidir.

İstanbul Universitesi’nin Tarihi

Istanbul Üniversitesi, ana yerleşkesi İstanbul'un Fatih ilçesinde bulunan devlet üniversitesidir.

18 Kasım 1933’te Türkiye'nin ilk ve tek üniversitesi olarak öğrenim hayatına başlamış olan kurum, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ilk Avrupa tarzı üniversite olarak kabul edilen Darülfünun'un doğrudan devamıdır. Ayrıca okulun bazı birimleri temelleri İstanbul'un fethinin ertesi günü 30 Mayıs 1453'te Fatih Sultan Mehmet'in emriyle kurulan Sahn-ı Seman medreselerine kadar dayandığından okulun kuruluşu bu tarihe kadar uzanır. Bugünkü hali 1933'te kurulmuştur.

2011 yılında, Dünyanın en iyi 500 üniversitesi sıralamasına Türkiye'den giren tek üniversitedir. İstanbul Üniversitesi dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasında 2006'dan beri yer almaktadır. Üniversite, aynı zamanda Asya Pasifik bölgesinin en iyi 100 üniversitesi arasındadır. Üniversitede yaklaşık 73.000 lisansüstü, lisans ve ön lisans öğrencisi öğrenim görmektedir. Bu yükseköğretim işlemi 12.000 öğretim üyesi ve öğretim elemanı tarafından gerçekleştirilmektedir.

Prof. Dr. Fethi Gedikli
Prof. Dr. Cihan Osmanoğlu Karahasanoğlu
Dr. Öğr. Üyesi Ebru Kayabaş
Dr. Öğr. Üyesi Abdullah İslamoğlu
Dr. Öğr. Üyesi Ali Adem Yörük
Dr. Av. Sinem Oğiş
Arş. Görevlisi Mahmut Esat Kalipcı
Arş. Görevlisi Esra Çetinkaya
Arş. Görevlisi Rıdvan Demirtaş
Arş. Görevlisi Furkan Sahan
Arş. Görevlisi Göktuğ İdiz

Hukuki Yukumluluk ve Sorumlulugun Tarihsel Gelisimi (İstanbul, 10 - 13 Haziran 2020)

Istanbul’da ilk defa gereklesecek Uluslararasi Genc Hukuk Tarihcileri Konferansinin bu seneki temasi hukuk tarihinde sorumluluk ve yukumlulugu araştırmayı amaçlamaktadır. Bu konu, hem medeni hukuku hem de ceza hukuku ile ilgili olduğundan sözleşmeler, vergiler veya para cezaları gibi çeşitli hukuk alanlarıni ilgilendirecegi için multidisipliner bir yaklaşımı gerektirir. 

Yükümlülük ve sorumluluk, genellikle benzer olduğu düşünülen iki kelimedir. Fakat yükümlülük, bir şahsın ahlaki olarak veya yasal olarak bağlı olduğu bir eylemdir. Yükümlülük, bir kişinin ahlaki veya yasal olarak bağlı olduğu bir eylem veya eylem şeklidir. Bir kişiyi, belirli bir eylem biçimini izlemeye veya önlemeye zorlar. Bununla birlikte, bu kişi bu zorunluluğu, bir seçim nedeniyle değil, bir sözleşme, sözleşme veya kural ve düzenlemeler nedeniyle yerine getirmeye mecburdur. Örneğin, birisi bir şeyler yapmak zorunda olduğunu söylediğinde, başkasının seçmediği için yaptığını anlıyoruz. Yükümlülük terimi genellikle yasal ve diğer resmi bağlamlarda kullanılır.

Bir sorumluluk ise, sizin beklemeniz veya yapmanız beklenen bir görev veya görevdir. Genel olarak, sorumluluk, sorumlu kişinin sorumluluğunu ifade eder. İşiniz veya görevinizin üstesinden gelmek sizin için bir şey: bu görevler için siz sorumlusunuz. Örneğin, ebeveynler çocukların refahından sorumludur. Çocuğa bir şey olursa, ebeveynler bunun hesabından sorumlu tutulur.

Kisacasi yükümlülük ve sorumluluk arasındaki en önemli fark,yükümlülüğünün gerçekleştirilmesi gereken veya gerçekleştirilen eylemleri ifade ettiği, ancak sorumluluk yükümlü olduğunuz bir eylemi ifade ettiği anlamına gelir. 

Bu konuları tarihsel bir bakış açısıyla analiz edersek, bu terimlerin gelişimin nasıl gerçekleştiğini anlayabiliriz ve sonunda “neden” sorusunu cevaplayabiliriz. Örneğin, gunumuz Turk ozel hukukunun borc kaynaklari sistemi, diger pek cok kurum gibi Romali hukukcularin derin ve adim adim ilerleyen calismalari sonuncu elde edilmis bir kazanimdir. Roma hukukunda Iustinianus Donemi’nde borckkaynaklari arasinda yer alan haksiz fill benzerleri, klasik oncesi Hukuk Donemi’nde praetor’lar tarafindan hukuk hayatina kazandirilan sorumluluk olgularidir. Bu sorumluluk olgulari, kusurdan bagimsiz olmasi ya da goreceli olarak kusurun ikincil planda yer almasi acisindan dikkat cekicidir. Sorumlulugu kusura dayandiran Iustinianus Donemi’nde ayri bir borc kaynagi olarak nitelendirilmesinin temel nedeni de kusurdan bagimiz olmasi olusturmaktadir. 

Ayrıca hukuk tarihinde, bu iki terim (sorumluluk ve yukumluluk) ve bunların farklılıkları arasındaki etkileşimi anlamak önemlidir. Her iki terim birbiriyle bağlantılı olabilir, ancak sonuçları ve uygulama alanlari farklilik gostermektedir. 

Konferans sırasında bir bildiri sunmak isterseniz, lütfen 21 Şubat 2020 tarihinden önce 250 kelimeyi asmayan sunum ozetinizi ve özgeçmişinizi aylh2020istanbul@gmail.com adresine gönderiniz. Sunumlar İngilizce olmalı ve konusma suresi 20 dk geçmemelidir. Türkçe dilinde sunumlara simültane tercüman esliginde izin verilecektir. Konferans ücreti 100 € (AVRO) olacaktır - ve bu ucrete seyahat ve konaklama dahil değildir.

21 Şubat'tan sonra kabul edilen bildiriler ilgililere bildirecek ve ilgililerin konferans ücretini ödemesiyle birlikte kaydi kesinlesecektir. Kayıt linkini web sitemizde bulabilirsiniz.

Programin katilimci sayisi limitlidir. Bu nedenle erken kayıt yaptırmanız şiddetle tavsiye edilir!

Sizleri İstanbul'da ağırlamayı dört gözle bekliyoruz!

Organizator Komite Adina Dr. Sinem Ogis

Konferans
•    Carsamba (Istanbul Barosu) 10 Haziran 2020 
•    Persembe ve Cuma (Istanbul Universitesi) 11-12 Haziran 2020 

Turistik Geziler (13 Haziran 2020)

•    Kapali Carsi ve Sultanahmet Cami (katilim limitsiz)
Mimarisinin büyüklüğü ve ihtişamı ile ön plana çıkan Kapalıçarşı, 500 yılı aşkın süredir İstanbul’un en önemli ticaret merkezlerinden birisi olarak anılıyor. İçeriği sayesinde her yaştan alışveriş tutkununu kendisine çeken çarşı ayrıca kökleri Bizans’a dayanan, Osmanlı döneminde gelişen zengin bir kültürel yapıyı bünyesinde barındırıyor. Çarşının geçmişi Bizans İmparatorluğu’na kadar uzanıyor. İstanbul Nuru Osmaniye, Mercan ve Beyazıt arasında yer alan Kapalı Çarşı, Fatih Sultan Mehmet döneminde 1461 yılında inşa edilmiştir. Istanbul’un fethinden sonra şehrin imaretine başlanmış ve birçok paşaya bu görev verilmiştir. Fatih Sultan Mehmet döneminde yapımına başlansada, çarşı bugünkü büyük görkemini Kanuni Sultan Süleyman döneminde kazanmıştır ve ahşap olarak tekrar inşa ettirmiştir. Eski zenginlerin, mücevher, kıymetli maden, kürk ve murassa gibi değerli eşyalarının yanı sıra, devlet hazinesinin mülkü de buradaki kasalarda muhafaza edilmekteydi. Hatta Evliya Çelebi bu çarşıyı büyük bir kale olarak tanımlamaktaydı. O dönemde şehrin ekonomik gücü buradaydı. Daha sonradan Galata’ya yerleşen bankalar ve bankerler ekonominin merkezini oraya kaymasına sebep olmuşlardır. Meşrutiyet dönemine kadar lonca sistemini devam ettiren Kapalı Çarşı, değişen koşullar sonucunda lonca sistemi de önemini yitirdi ve ticaret zamanın koşullarına göre yapılmaya başlandı.Günümüze kadar çeşitli deprem ve yangınlar geçiren çarşı, bugünkü halini 1894 yılındaki restorasyonla almıştır. Dünyanın en eski bankası, en eski ve en büyük alışveriş merkezi, en görkemli tarihi yapısı olan Kapalı Çarşı, bugün çağa ayak uydurmaya çalışan esnaf ve yönetimin elindedir. 

Neredeyse çocuk yaşta tahta geçen ve oldukça genç yaşta ölen Osmanlı Padişahı I. Ahmed tarafından yaptırılan Sultanahmet Camisi’nin yapımına 1609’da başlanır ve 7 yıl süren yoğun çalışmaların ardından 1616’da tamamlanabilir. Mimar Sinan’dan sonra böyle bir eseri çıkarabileceğine inanılan tek kişi vardır, o da yine Mimar Sinan’ın öğrencilerinden birisi olan Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa’dır ve caminin mimarlığını da o yapar. Cami külliyesiyle birlikte düşünüldüğü takdirde Türkiye’nin en büyük kompleks yapılarından birisidir. Ancak maalesef külliye günümüze kadar tam olarak ulaşamamıştır. 1934 yılında Ayasofya’nın cami vasfını yitirip müze haline getirilmesi ile birlikte İstanbul’un ve hatta Türkiye’nin de ana camisi olma özelliğini kazanmıştır. 

•    Ayasofya Muzesi (25 kisiyle sinirli katilim)
İstanbul’un Bizans Döneminden günümüze gelmeyi başaran en önemli anıtı şüphesiz dünyanın sekizinci harikası olarak gösterilen ve Bizans’ın en görkemli eseri olan Ayasofya’dır Konstantin ile birlikte Bizans İstanbuluna en önemli katkıları sağlayan İmparator Justirianus’un eseri olan Ayasofya, boyutuyla ve görkemiyle yüzyıllarca dünyanın en abidevi yapısı olarak kalmıştır. İstanbul’un geçirdiği yangın, deprem gibi birçok felakete de göğüs gererek günümüze değin ulaşmayı başarmıştır.

Bugünkü Ayasofya aynı yerde fakat öncekilerinden farklı bir mimari anlayışla yapılmış olan üçüncü yapıdır. Bu yapı, İmparator Justinianos tarafından (527-565) dönemin iki önemli Mimarı olan Tralles'li (Aydın) Anthemios ile Miletos'lu (Balat) İsidoros'a yaptırılmıştır. Yapım çalışmaları sırasında iki baş mimar ile birlikte 100 mimar ve her mimarın emrinde 100 işçi çalıştığı kaynaklarda geçmektedir. Yapımına 23 Şubat 532'de başlanmış, 5 yıl 10 ay gibi kısa bir sürede tamamlanarak büyük bir törenle, 27 Aralık 537' de ibadete açılmıştır. 916 yıl kilise olan yapı, 1453 Yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbul'un fethiyle camiye çevrilerek, 482 yıl cami olarak kullanılmıştır. Atatürk'ün emri ve Bakanlar Kurulu'nun Kararı ile ise 1935 yılında Ayasofya müze olarak kapılarını ziyarete açmıştır.

•    Topkapi Sarayi (25 kisiyle sinirli katilim)
Topkapı Sarayı, Osmanlı sultanlarının ikametgâhı, devletin yönetim ve eğitim merkezidir. İstanbul fatihi Sultan II. Mehmed tarafından 1460-1478 tarihleri arasında yaptırılmış olan ve zaman içerisinde bazı ilavelerin yapıldığı Saray’da, Osmanlı padişahları ve Saray halkı 19. yüzyıl ortalarına kadar ikamet etmiştir. 1850’lerin başında Sultanlar, mevcut Saray 19. yüzyılın devlet protokolü ve merasimlerine ilişkin gereksinimleri karşılamakta yetersiz kaldığı için Boğaz’daki Dolmabahçe Sarayı’na taşınmışlardır. Ancak saltanat hazinesi, Mukaddes Emanetler ve imparatorluk arşivleri Topkapı Sarayı’nda muhafaza edilmiş, bir baba ocağı olması ve Mukaddes Emanetler’i barındırmasından dolayı burada devlet törenleri yapılmaya devam edilmiştir. Topkapı Sarayı, Osmanlı monarşisi 1922’de kaldırıldıktan sonra, 3 Nisan 1924’te Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle müzeye dönüştürülmüştür. 

Kayit icin lutfen 250 kelimeyi asmayan sunum ozetinizi ve özgeçmişinizi aylh2020istanbul@gmail.com adresine gönderiniz.

Tebliginiz kabul edildigi taktirde, 100 EURO (AVRO) odeyeceginizi onaylamaniz gereklidir. Konferans ucretini yaticaganiz banka hesap numarasi teblig kabullerinden sonra size bildirecektir.

Gala Yemegi (gala yemegi yeri kisa bir sure sonra yayinlanacaktir)


Yemek tercihlerinizi lutfen bize bildiriniz!

Geziler için kayıt (13 Haziran)


• Kapalı Çarşı ve Sultanahmet Camii
• Aya Sofya (25 kisi ile sinirli) 
• Topkapı Sarayı (25 kisi ile sinirli)

Lutfen katilmak istediginiz geziyi mail yolu ile bize bildiriniz!


*6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu 24 Mart 2016 tarihinde kabul edilmiş, 7 Nisan 2016 tarihli 29677 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. KVKK’nun bir kısmı yayın tarihinde, bir kısmı ise 7 Ekim 2016’da yürürlüğe girmiştir. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında veri sorumlusu olarak sizlerin kişisel verileri kaydedilecek, sınıflandıracak, işleyecek, saklayacak, güncelleyecek ve mevzuat kuralları ve vereceğiniz izin verdiği durumlarda 3. Kişilere açıklayabilecek olup, söz konusu yasal düzenleme kapsamında karşılıklı hak ve yükümlülüklerimize ilişkin olarak sizleri bilgilendiriyoruz.


Ayrıntılı Program, son başvuruların kapanış tarihinden kısa bir süre sonra Forum web-sitesinde yayınlanacaktır.